SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-ENBİYA

<< 1413 >>

DEVAM: 50. İSRAİL OĞULLARINA DAİR ANLATILANLAR

 

حدثني محمد قال: حدثني حجاج: حدثنا جرير، عن الحسن: حدثنا جندب بن عبد الله في هذا المسجد، وما نسينا منذ حدثنا، وما نخشى أن يكون جندب كذب على رسول الله صلى الله عليه وسلم، قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (كان فيمن كان قبلكم رجل به جرح، فجزع، فأخذ سكينا فحز بها يده، فما رقأ الدم حتى مات، قال الله تعالى: بادرني عبدي بنفسه، حرمت عليه الجنة).

 

[-3463-] el-Hasen'den dedi ki: "Bize Cündeb b. Abdullah bu mescidde anlattı. Onun bize (bunu) anlattığından bu yana biz (anlatılanları) unutmadık. Cündeb'in, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yalan söylüyor diye bir korkumuz da yok. O dedi ki:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Sizden öncekiler arasında yaralı bir adam vardı. Acıya tahammül edemediği için bir bıçak alıp onunla elini kesti. Ölene kadar da kanı durmadı. Yüce Allah:

 

Kulum canını almakta benden önce davranmak istedi. Ben de ona cenneti haram ettim, buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"İsrailoğullarına dair anlatılanlar" İsrailoğulları, İbrahim oğlu İshak'ın oğlu Yakub'un soyundan gelenlerdir. İsrail, Yakub'un lakabıdır.

 

Başlık, onların döneminde meydana gelmiş hayret verici şeylere dair, anlamındadır.

"Deccal çıkacağında onunla birlikte ... " Deccal'e dair yeterli açıklamalar ileride Fiten (Fitneler) bölümünde gelecektir. (bkz.7130 nolu hadis)

 

"Nebiler onları idare ediyordu." Yani İsrailoğulları arasında fesat baş gösterdi mi yüce Allah onlara işlerini yoluna koymak ve değiştirdikleri Tevrat hükümlerinin değişikliklerini sona erdirmek üzere bir nebi gönderirdi.

 

Hadiste raiyye'nin (toplumun) işlerini düzene koyacak, güzel yolu izlemelerini sağlayacak, zalimden mazlum un hakkını alacak bir kimsenin varlığının kaçınılmaz olduğuna işaret edilmektedir.

 

"Şu kadar var ki benden sonra" onların yaptıklarını yapmak üzere gelecek "bir nebi olmayacaktır."

 

"Fakat" benden sonra "halifeler olacaktır."

 

" ... beylatine bağlı kalınız, vefa gösteriniz." Yani eğer bir halifeden sonra bir başka halifeye bey'at edilecek olursa birincisine yapılan bey'at sahihtir. Ona bağlı kalmak icap eder. İkincisinin bey'ati ise batııdır. Nevevı der ki: İkincisine bey'at edenler, birincisine bey'at edildiğini bilsinler ya da bilmesinler fark etmez. Aynı şehirde olsunlar yahut birden çok şehirde bunu yapsınlar yine fark etmez. Görevden ayrılan imarnın şehrinde bulunsunlar ya da bulunmasınlar yine fark etmez. İşte cumhurun kabul ettiği doğru görüş budur.

 

Kurtubı der ki: Bu hadiste birincisine yapılan bey'atin hükmü ve bu bey'ate bağlı kalmanın icap ettiği belirtilmekle birlikte, ikincisine bey'ate dair bir şey söylememektedir. Ancak Müslimlin Sahih'inde yer alan Arfece'nin rivayet ettiği hadis bunu açıkça ifade etmiş bulunmaktadır. Orada: "Diğerinin ise boynuflu vurun" diye buyurulmuştur.

 

"Onlara haklarını verin" yani onlara itaat edin, emirlerini dinleyerek itaat ederek onlarla ilişkilerinizi sürdürün. Şüphesiz Allah onların size yapacakları uygulama dolayısıyla kendilerini hesaba çekecektir.

 

Fiten bölümünün baş taraflarında bu hususa dair tamamlayıcı bilgiler gelecektir. (bkz. 7052 nolu hadis)

 

"Çünkü Allah onları yönetimlerine verdiği kimselerden sorgulayacaktır." Hadisten anlaşıldığına göre dünya ile ilgili hususlara öncelik verilmelidir. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellemlin yöneticinin hakkını yerine getirmeyi emretmesinin sebebi, bu yolla dinin şanının yükseltileceği, fitne ve şerrin önleneceği dolayısı iledir. Kişinin (yönetilenin) hakkını istemesini sonraya bırakması, o hakkı ortadan kaldırmaz. Çünkü yüce Allah ahiret yurdunda dahi olsa, ona hakkını eksiksiz olarak vereceğini vaat etmiştir.

 

"Nebi salı allah u aleyhi ve sellem: Başka kim olabilir ki, dedi." Yani onlardan başkası kastedilmemiştir.

 

"İsnıiloğullarından nakledebilirsiniz, bunda bir sakınca yoktur." Yani onlardan nakletmekte sizin için darlık sözkonusu değildir. Çünkü daha önce Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlardan bilgi edinmeyi, onların kitaplarını okumayı yasaklamış idi. Daha sonra bu hususta bir genişlik hasıl oldu. Sanki bu yasak İslamı ahkam ve dini kaideler iyice yerleşmeden önce fitne çıkar endişesi ile konulmuş idi. Daha sonra da bu sakınca ortadan kalkınca bu hususta izin verildi. Çünkü onların zamanlarında meydana gelmiş olan haberleri dinlemekle alınacak ibretlerin varlığı sözkonusudur. İsrailoğulları'ndan maksadın bizzat İsrail'in yani Yakub'un çocukları olduğu da söylenmiştir. Malik der ki: Onlardan sözetmenin caiz -olmasından kastedilen iyi olan hususlarla alakalı olanlardır. Yalan olduğu bilinen şeyler hakkında bu sözkonusu değildir.

 

Şafiı der ki: Bilindiği gibi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yalan şeyleri anlatmayı caiz görmemiştir. O halde anlam şudur: İsrailoğullarından yalan olduğunu bilmediğiniz sözleri nakledip anlatabilirsiniz. Sizce caiz gördüğünüz şeylere gelince, onlardan nakletmenizde sizin için bir vebal yoktur. Bu da Nebi efendimizin şu hadisini hatırlatmaktadır: "Kitap ehli size bir şeyanlattıklarında onları tasdik de etmeyiniz, yalanlamayınız da." Doğru olduğu kesinlikle bilinen hususları anlatmaya gelince, bu hususta ne izin varid olmuştur, ne de yasak.

 

"Kim benim aleyhime kasten yalan uydurursa ... " Buna dair yeterli açıklamalar İlim bölümünde geçmişti. (bkz.110 nolu hadis) İlim adamları Resulullah sallaııahu aleyhi ve sellem hakkında yalan uydurmanın pek büyük bir iş ve büyük günahlardan olduğu hususundaittifak etmişlerdir. Hatta Şeyh Ebu Muhammed el-Cuveynı bu hususta 'şi ileriye götürerek böyle hir şeyi yapanın kafir olduğuna hüküm vermiştir. Kadı Ebu Bekir İbnu'l-Arabl'nin açıklamaları da buna yakındır.

"Şüphesiz Yahudilerle Hıristiyanlar (ağaran saçlarını) boyamazlar. Siz onlara muhalefet ediniz." Bu ifadeler (ağaran saçları) boyamanın meşru olmasını gerektirmektedir. Bundan kasıt da saç ve sakalın ağaran kısmının boyanmasıdır. Ağaran saçları izale etmeyi yasaklamaya dair varid olmuş buyruklar bu ifadelerle çatışmamaktadır. Çünkü boyama izale etmeyi gerektirmemektedir. Diğer taraftan izin verilen boya siyah olmamak kaydına bağlıdır. Çünkü Müslim'in rivayet ettiği Cabir yoluyla gelen hadise göre Nebi efendimiz şöyle buyurmuştur:

 

"Ağaran saçlarını değiştiriniz, fakat siyaha boyamaktan da uzak durunuz." Cihad edenin bundan müstesna olduğu ittifakla kabul edilmiştir. İleride Giyim bahsinde yüce Allah'ın izniyle buna dair geniş açıklamalar gelecektir. (bkz. 5899 numaralı hadis)

 

"Aziz ve celil olan Allah: Kulum benden önce canını almak istedi." Bu tabir sözü geçen kimsenin acilen ölmek istediğini anlatan kinayeli bir ifadedir. Buyruk, onun çoğunlukla faydalı bir tedavi maksadı ile değil, ölmek isteği ile elini kestiğini göstermektedir.

Nebi efendimizin: "Canını benden önce almak istedi" buyruğu ile:

 

"Cenneti ona haram ettim" buyruğunun birlikte izahı zor görülmüştür. Çünkü birinci ifade ölen kimsenin ecelinden önce ölmüş olduğu izlenimini vermektedir. ÇÜnkü hadisin anlatımından şayet kendisini öldürmemiş olsaydı bu vakitten sonraya kalıp yaşayabileceği izlenimi çıkmaktadır. Fakat o acele edince ölüm de daha çabuk geldi. İkinci ifade ise muvahhid bir kimsenin cehennem ateşinde ebediyen kalmasını gerektirmektedir.

 

Birincisine cevap: "Acele etmek" bu işe sebep teşkil etmek, onu kastetmek ve onu iradesiyle tercih etmek cihetiyle sözkonusu edilmiştir. Ona "acele etme" denilmesi, şeklen bunun böyle oluşundan dolayıdır. Cezalandırılmayı hak etmesi ise yüce. Allah'ın onu ecelinin bittiğine muttali kılmamış olmasından dolayıdır. O buna rağmen kendisini öldürmeyi tercih ettiğinden asi olmuş ve bundan dolayı da cezalandırılmayı hak etmiştir.

 

Açıklanması zor görülen ikinci hususun cevabı da birkaç türlü verilebilir:

 

1- O böyle bir davranışı helal gördüğünden ötürü kafir olmuştur.

 

2- O esasen kafir idi. Bu masiyeti dolayısı ile de küfründen ayrı, fazladan bir ceza ile cezalandırıldı.

 

3- Cennetin ona haram edilmesinden maksat, es-Sabikun (ileri geçenler) zümresinin cennete gireceği bir vakit yahut da muvahhidlerin cehennemde azap edilecekleri, sonra da çıkartılacakları bir vakit kadar cennete girmesinin ona haram edilmesidir.

 

4- Kastedilen cennet mesela Firdevs gibi belirli bir cennet olabilir.

 

5- Bu, azabın ağırlığını anlatmak ve korkutmak amacıyla kullanılmış bir ifadedir. Onun zahiri kastedilmiş değildir.

 

6- İfadenin takdiri şöyledir: Cennete girmesi (çok uzun bir süre) ona haram kılınmıştır. Öyle ki sen bunu sürekli olarak dahi kabul edebilirsin.

 

7 - Nevevı der ki: Muhtemelen bizden öncekilerin şeriatinde hüküm böyle olabilir. Yani büyük günah sahipleri büyük günahı işlemekle kafir oluyorlardı.

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

1- Cana kıymak haramdır. İster kişinin kendi canına, ister başkasının canına olsun fark etmez.

 

2- Allah'ın haklarının sınırlarını aşmamak gerekir; O'nun yarattıklarına merhameti çok engindir. Çünkü onlara kendilerini öldürmeyi haram kılmıştır.

 

3- Can (nefis), Allah'ın mülküdür.

 

4- Geçmiş ümmetierin durumları anlatılabilir.

 

5- Belaya sabretmek fazilettir ve daha zor bir sonuca götürmemesi için de acılara karşı tahammülsüz bir hali terk etmelidir.

 

6- Ölüm ile sonuçlanabilecek işleri yapmak haram kılınmıştır.